1. Integrity
    1. Anlam
      1. erdem, doğruluk, dürüstlük, namusluluk, bütünlük
    2. Telaffuz
      1. /ɪnˈteɡrəti/
    3. Örnekler
      1. He is known to be a man of integrity Dürüst bir kişi olarak bilinir/tanınır
      2. the territorial integrity toprak/alan bütünlüğü
    4. Eş anlamlar
      1. Unity - Birlik, bütünlük Honesty - Dürüstlük, doğruluk Completeness - Tamlık, bütünlük
    5. Zıt anlamlar
      1. Deceit - hile, yalan Dishonesty - sahtekârlık, namussuzluk Incompleteness - eksiklik
    6. En çok kullanılan kalıplar
      1. provide integrity - bütünlük sağlamak
        1. The carbon fibers provide structural integrity Karbon fiberler yapısal bütünlüğü sağlar
      2. lose integrity - bütünlüğü, dürüstlüğü kaybetmek
        1. At what point does a politician lose integrity? Bir politikacı hangi noktada bütünlüğünü/dürüstlüğü kaybeder?
  2. Favor
    1. Anlam
      1. iyilik, lütuf, beğeni, ilgi, alaka
    2. Telaffuz
      1. /ˈfeɪvər/
    3. Örnekler
      1. Could you do me a favor please? Bana bir iyilik yapar mısın(ız) lütfen?
      2. Her work never found favor among the critics. Çalışmaları eleştirmenler arasında asla ilgi bulamadı
    4. Eş anlamlar
      1. Kindness - iyilik Approval - onay Help, Aid - yardım
    5. Zıt anlamlar
      1. Disapproval - onaylamama, itiraz Evil, Harm- kötülük, zarar Criticism - eleştiri
    6. En çok kullanılan kalıplar
      1. be in favor of sth - ...den/dan yana olmak, taraftarı/detekçisi olmak
        1. Most people are in favor of reducing traffic in cities Çoğu insan şehirlerde trafiği azaltmaktan yana
      2. in sb's favor - (birinin) lehine/lehinde
        1. Both sides have strong arguments in their favor Her iki tarafın kendi lehine güçlü argümanları var
      3. be in favor/out of favor - gözde olmak/gözden düşmek, hâlâ beğenilmek/beğenilmemek
        1. He has fallen out of favor, unfortunately Gözden düştü maalesef
  3. Confess
    1. Anlam
      1. İtiraf etmek
    2. Telaffuz
      1. /kənˈfes/
    3. Örnekler
      1. I must confess that I’m not as brave as you think İtiraf etmeliyim ki düşündüğün kadar cesur değilim.
      2. I confess that I didn't want to meet with you first. İtiraf ediyorum, ilk başta seninle görüşmek istemedim.
    4. Eş anlamlar
      1. To conceal - gizlemek, örtmek To deny - reddetmek To hide - saklamak
    5. En çok kullanılan kalıplar
      1. to confess honestly - dürüstçe itiraf etmek
      2. to confess a fault - hatayı kabul etmek
      3. to confess to a crime - suçu kabul etmek
      4. You had best confess - en iyisi itiraf edin / kabul edin
  4. Experinece
    1. Anlam
      1. Deneyim, tecrübe, yaşanan / hissedilen şey
    2. Telaffuz
      1. /ɪkˈspɪəriəns/
    3. Örnekler
      1. Do you have any experience of working with children? Çocuklarla çalışma tecrübeniz var mı?
      2. My trip to Australia was an experience I'll never forget. Avustralya’ya yaptığım seyahat, asla unutamayacağım bir deneyim oldu.
    4. Eş anlamlar
      1. Background - Özgeçmiş Know-how - uzmanlık, bilgi birikimi Knowledge - Bilgi
    5. Zıt anlamlar
      1. Inexperience - deneyimsizlik, bilgisizlik Ignorance- cehalet, bilgisizlik Neglect - ilgisizlik, ihmal
    6. En çok kullanılan kalıplar
      1. Have an/the experience - deneyim elde etmek, yaşamak
      2. From my experience - tecrübeme, deneyimlerime göre
      3. Gain experience - tecrübe kazanmak
      4. Fail to experience - tecrübe edememek